Cuma, 27 Nisan, 2018
İletişim - Üye Ol - Üye Girişi - Şifremi Unuttum !! - Sitene Ekle
VAHŞİ AVRUPA’DA BAĞIMSIZ BOSNA
Fatih Sultan Mehmet Han 1463 yılında
topraklarımıza kattığı Bosna Avrupa’nın göbeğinde yüzyıllarca adalet huzur
kültürün timsali oldu. Bize bağlandığı gün hayatının dönüm noktasını yaşadı ve
İslam’ın huzur verdiği ülkeler arasına adını yazdırmayı başardı.
Türk milletinin kendine has yönetme şekliyle
tanışan bu güzide memleket huzurun hakim olduğu sokaklarında gün geldi
karmaşalara şahit olmaya başladı. Avrupalı ve haçlı zihniyetinin Berlin
antlaşmasında Osmanlı devletinin toprakları taksim edilirken Bosna’daki Türk
varlığı da yok edilmesi gerekenler listesindeydi. 1908 yılında ise beklenen gün
gelmiş etle kemik olan Bosna halkı Türk milletinden koparılıp Avusturya’ya
verilmiştir.
Türk milletinin gelmesiyle hayat bulan Bosna
onların topraklarından gitmesiyle adeta karanlık günlerini yaşamaya başlamıştı.
Topraklarında iki dünya savaşına şahitlik eden mazlum millet yıllar ilerledikçe
acı, kan ve gözyaşının aktığı bir toprak parçası olmaya başlamıştı. Ta ki
01/03/1992 yılına kadar. O gün bağımsızlığını kazanmıştı. O gün çiçeklerin bir
başka açtığı bu güzel memleket çok süremeden topraklarında vahşilerin gezmeye
başlamasıyla tarihinin belki de en karanlık günlerini yaşamaya başladı. Sırp
kasaplar Bosna sokaklarında insan avına çıkmışken sözde – medeni Avrupa-
insanlık sınavında sınıfta kalmaya başlamıştı. Sırp kasabın ise verdiği beyanat
çok ama çok ilginçtir ne diyordu kana susamış soysuz köpek, “ Türkleri bu
topraklardan atma vakti geldi de çattı bile. Artık onların hepsini bu
topraklardan sürüp atacağız. Onların doğmamış çocuklarını bile bu topraklarda
görmek istemiyoruz.” Derken şaka yapmıyordu. Hem de bunu tarihlerinde aldıkları
en ağır yenilginin yıl dönümünde yapıyor üstüne üstelik yanındaki katilerle
beraber kahkahalarla poz verirken yapıyordu.
Bosna sokakları ise eski görüntülerinden eser
kalmayan karanlık günlerine geri dönmeye başladı. Erkeklerin kurşun ziyan
olmasın diye kesilerek katledildiği, kadınların ve kız çocuklarının ırzına
geçildiği, hamile kadınların – tıpkı Ermenilerin yaptığı gibi- karnındaki
çocuğun cinsiyetine göre iddiaya girişildiği yer oldu.
Bosna, can Bosna o gün kan ağlarken biz o gün
oraya gidemedik, el uzatamadık Allah bizleri onlara el uzatacak kadar güçlü
olamadığımız için affetsin. Onlar vahşi Avrupa’nın göbeğinde can çekişirken
bizler olanları sadece televizyondan izledik ve canımız sıkılınca kanalı
değiştirdik. Baktık diğer kanalda da aynı görüntüler var televizyonu kapatıp
tüm olup bitenleri görmemezlikten geldik. Vahşi Avrupa onlara Türk’sünüz diye
saldırırken onlara ayrıca Müslüman mısın? Diye sormazken bugün çıkıp da Türk’ü
İslam’dan, İslam’ı Türk’ten ayırmaya çalışan embesiller var. Allah, milletimize
öyle bir güç kuvvet versin ki yeryüzünde ne kadar mazlum varsa hepsine kol
kanat gerelim, onlar Allah deyince bizler Allah’ın yeryüzündeki ordusu olarak
onların yardımına koşalım.
Türk’ü İslam’dan ayırmaya çalışanlara da
güzel bir sözle cevap verelim; “ bizler Hıra dağı kadar Müslüman, Tanrı dağları
kadar Türk’üz.” Bu millete mensup olmakla da şeref duyuyor ve bu şerefi
istemeyenlere de rahmetli Ebulfeyz Elçibey’in bir sözüyle cevap vermek
istiyoruz rahmetli diyor ki; “Türk
değilim diyene karşı sakın ısrar etmeyin. Allah’ın bahş ettiği (bağışladığı)
şerefi istemeyen şerefsize biz zorla şeref verecek değiliz ya! ” diyerek
son noktayı koymuştur.
Bosna-Hersek
cumhuriyetinin kuruluşunun yıl dönümü kutlu olsun.
Allah Türk
milletini payidar eylesin…
Fatih KAPLAN 1.03.2018
ERBAA’DA ANASTAS ÇETESİ VE HOCALI KATLİAMI
Sizlere bugün iki Ermeni zulmünden bahsetmek
istiyorum hatta önce bahsedip sonra bunlara karşı yapmayı düşündüklerimizden de
kısaca bahsetmek ve atalarımızın yaşadıklarından sizleri biraz olsun haberdar
etmek istiyorum.
Tarihler 1992 yılının Şubat ayının 26 sını
gösterirken Ermeni askerleri Sovyet Rusya’nın da desteğini alarak Dağlık
Karabağ’daki Hocalı kasabasına gece yarısı baskını düzenlediler. Kadın, yaşlı
çocuk ayrımı yapmadan giriştikleri katliamda silahlarıyla kan kustular. Hamile kadınların
karnını deşip, çocuğun cinsiyeti hakkında iddiaya girenlerin insan olduğunu
söylemekten bile ar ediyoruz. Soydaşlarımız orada kan ağlarken onlarla beraber
bizlerinde içi yandı ve yüce Türk milletinin bağrına bir ateş daha düştü.
Tarihler 1918- 1923 yılına döndüğünde ise
bizim bölgemizde bir başka eşkıya çetesi türedi ve köylerimizi yakıp yıkmaya başladı.
Devletimizin en güçsüz zamanında, milletimizin vatan evlatlarının cephede ölüm
kalım savaşı verdiği esnada masum sivil halka karşı öyle acımasız bir savaş
başlattılar ki Erbaa ve civarında ateş düşmedik ocak bırakmadılar. Yüzyıllarca yan
yana yaşamasını bilen iki millet biri zora düşünce diğerinin uğradığı ihanetle
yanmaya başladı. Yaptıkları zulümler arasında neler yoktu ki? Eksel’de kulak
kesmelerden tutun da Ferizdağında adam yakmalara, hatta 500 haneli Şeyhli
köyünü yakmaya kadar ellerinden geleni artlarına koymayan bu caniler sürüsü civarda
ne kadar misyoner teşkilatı varsa hepsinden destek alarak bu faaliyetlerini
yıllarca sürdürdüler.
Tabi bu
faaliyetlerinde sadece misyonerler değil onlara yardım eden yerli işbirlikçiler
de vardı. Onlar o gün ağa olarak gezse de bugün kendileri hain olarak
yazılacaktır. Dün milletinin yanında durmayıp onlara silah satan lojistik
destek sağlayan herkes bugün Cehennem çukurlarında ateşte yanıyordur inşallah.
Milletimize kan kusturan bu eşkıyalara ve
onların elebaşı olan Anastas’a karşı yapılması gereken nedir? Diyecek olursanız.
Bizler elimizden geldiğince ve gücümüzün yettiğince araştırmalar yapıp onların
neler yaptıklarını anlatan bir kitabın ön hazırlık aşamasını bitirdik. Çok kısa
bir zaman dilimi içinde piyasaya süreceğimiz bir veya birden fazla kitabımızda
vatanına ve milletine hainlik edenleri de unutmadık. Erbaa ve civarında
atalarımıza kan kusturan bu eşkıyaları çocuklarımıza unutturmamak bizim
boynumuzun borcudur. Onların yaptığı zulüm ve ihanetler dün Hocalı’da bugün
herhangi bir Türk yurdunda hâlâ devam etmektedir. Hem katledip hem de
katledildik diyenlerle onlara yardım edenleri teşhir etmekte bizim
görevimizdir.
Ön hazırlık aşaması biten bu çalışmada bizler
son noktayı koymadan bizlere görüş bildirecek olanlar varsa bizimle irtibata
geçmeleri yeterlidir. Erbaa’da dün yaşananlar bugün yazılıyorsa bugün
yaşananlarda yarın mutlaka yazılacaktır.
Allah bu milletin, içteki ve dıştaki
düşmanlarına fırsat vermesin.
Fatih KAPLAN
25.02.2018